- Hırvatistan Koleksiyonlarındaki El Yazmaları
- Bilgisayar Destekli Veri Analizi Yöntemi
- Balkanlarda Kültürel Mirasın Yeniden İnşası
- Mecmûaya Giriş
- Mecmûa Konferansı I
- Mecmûa Konferansı II
- Temellük Kayıtları Kültür Tarihi Araştırmalarında Hangi Sorulara Cevap Verir?
- Osmanlı Saray Teşkilatında Kitap
- Akdeniz Havzasında Arapça ve Süryanice Felsefe Yazmaları Mirası: PhiC ve PhASIF Projeleri ve Abjad Veritabanı
- Fatih Sultan Mehmed'in Hususi Kütüphanesi
- Kütüphanesinden Hareketle Koleksiyonerin Hayatını İncelemekte Metodolojik Hususlar
- Mevlana Müzesindeki El Yazması Kuran-ı Kerimlerin Konservasyonu ve Araştırılması
- Manzum Sözlük Okuma ve Okutma Pratiklerinin Türk ü Tâzî Nüshalarına Yansımaları
- Klasik Edebiyat Çalışmalarında Yazmalar: Yöntem, Problem ve Teklifler
<< Konferanslar
Fatih Sultan Mehmed’in Hususi Kütüphanesi, Mehmet Arıkan (28 Şubat 2024)
FSMVÜ Yazma Eserler Merkezi’nin 28 Şubat 2024 tarihinde düzenlediği “Fatih Sultan Mehmed’in Hususi Kütüphanesi” başlıklı konferans, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Ayasofya yerleşkesinde ilgililerin katılımıyla gerçekleştirildi. Bilgin Aydın’ın moderatörlüğünde, konuya dair kısa bir tanıtım ile başlayan program, Mehmet Arıkan’ın sunumu ile devam etti.
Mehmet Arıkan konuşmasında, “Fatih Sultan Mehmed’in hususi kütüphanesi” denildiğinde ne anlaşılması gerektiğini, kendi sorgulamaları ve ulaştığı sonuçlar bağlamında dinleyicilere aktardı. Bu kütüphaneye dair Batılı seyyahların nakillerinden kaynaklı birtakım popüler yanılgıların ve doğru bilinen yanlışların ötesine geçilmesi gerektiğini belirterek bizzat Fatih Sultan Mehmed’e ait olduğu tespit edilen nüshalara odaklanmayı önerdi.
Fatih Sultan Mehmed’in şahsi bir kütüphane kurma fikrinin “ilk ve tek” olmadığını vurgulayan Arıkan, Osmanlı padişahlarından I. Murad, I. Mehmed ve II. Murad’ın da şahsi kütüphanelerinin mevcut olduğunu ve Fatih’in kütüphanesinin bu geleneğin bir parçası olarak görülebileceğini dile getirdi. Kütüphanenin inşa sürecini “fiziksel inşa” (tarihi kayıtlar, nüshaların şahitliği) ve “zihinsel inşa” (ithaflar ve istinsahlar) olarak ikiye ayıran Arıkan, her bir sınıflandırma için somut örnekler vererek konuşmasına devam etti. Fatih’in fiziksel anlamda hususi bir kütüphanesinin mevcut olduğunu vurgulayan Arıkan, Fatih’in kendisine ithaf edilen ve kendisi için istinsah edilen eserlerin de bu kütüphanenin kapsamına dahil edilmesi gerektiğini ifade etti. Ancak sultana sunulan bu eserlerin, sultanın entelektüel ilgisini ne ölçüde yansıttığının da sorgulanmaya muhtaç olduğunu belirtmeyi ihmal etmedi.
Arıkan’a göre bu kütüphane, Fatih Sultan Mehmed’in, çağın önde gelen entelektüellerini İstanbul’da bir araya getirerek bir imparatorluk başkenti inşa etme süreci bağlamında da değerlendirilmelidir. Zira Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinin ardından “alemin merkezinin fiziksel mi yoksa matematiksel mi olduğu”, “ilmin mahiyeti” ve “varlığın niceliği” gibi konular üzerine ilmi tartışmalar yaptırmış ve aynı zamanda felsefe, coğrafya ve edebiyat gibi alanlarda çeşitli telif, şerh, tercüme ve istinsahlar yapılmasını salık vermiştir. İskenderiyeli meşhur matematik, astronomi ve coğrafya bilgini Batlamyus’un (100-170) “Coğrafya” isimli kitabının yeniden tercüme ettirilmesi, İbn Sînâ’nın mantık, tabîiyyât, ilâhiyyât ve ahlâk konularını içeren “El-İşârât ve’t-Tenbîhât” adlı eserinin istinsah ettirilmesi, İslam dünyasında yaygın bir şöhreti haiz olup Osmanlı medreselerinde ders olarak okutulduğu bilinen Çağmînî “El-Mülahhas fi’l-Heyʾe” adlı teorik astronomi eserine şerh ve haşiyeler yazdırılması, müellif Firdevsî-i Rûmî’ye tarih, ahlâk, felsefe, ilm-i nücûm gibi çeşitli konuları ele alan “Süleymannâme” adlı eserin yazdırılması bu örneklerden yalnızca birkaçıdır. Bunların yanı sıra, aynı dönemde istinsah edilmiş eserlerde Fatih’ten bahsederken “Ebu’l Feth ve’n-Nasr” şeklinde ifadelerin kullanılması, fetih imgesinin dönemin entelektüel çevreleri arasında canlı tutulduğunun bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.
Birçok yazma eser nüshasından kaynaklarla desteklenen sunum, katılımcıların soru, görüş ve önerileriyle sona ermiştir.
Metin: Şehnaz İyibaş