- Hırvatistan Koleksiyonlarındaki El Yazmaları
- Bilgisayar Destekli Veri Analizi Yöntemi
- Balkanlarda Kültürel Mirasın Yeniden İnşası
- Mecmûaya Giriş
- Mecmûa Konferansı I
- Mecmûa Konferansı II
- Temellük Kayıtları Kültür Tarihi Araştırmalarında Hangi Sorulara Cevap Verir?
- Osmanlı Saray Teşkilatında Kitap
- Akdeniz Havzasında Arapça ve Süryanice Felsefe Yazmaları Mirası: PhiC ve PhASIF Projeleri ve Abjad Veritabanı
- Fatih Sultan Mehmed'in Hususi Kütüphanesi
- Kütüphanesinden Hareketle Koleksiyonerin Hayatını İncelemekte Metodolojik Hususlar
- Yazma Eserlerde Mülkiyet Tezahürleri ve Temellük Kayıtları
- Muteferriqa: Osmanlı ve Türkiye Çalışmaları Keşif Portalı
<< Konferanslar
Ali Emre Özyıldırım, Mecmûaya Giriş, (21.10.2022)
FSM Yazma Eserler 2022-2023 Akademik Yılında 22 hafta boyunca düzenleyeceği “Mecmûa” temalı atölyeye 21 Ekim 2022 Cuma günü Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Ali Emre Özyıldırım tarafından gerçekleştirilen Açılış Konferansıyla başladı. Atölye katılımcılarının yanı sıra ilgili tüm araştırmacıların katılımına açık olan konferans “Mecmûaya Giriş” başlığıyla gerçekleşti.
Ali Emre Özyıldırım konuşmasına mecmûaya dair konuşmanın zorluklarına değinerek ve meseleye dair genel bir giriş yaparak başladı. Akabinde konunun kavramsal çerçevesini çizeceğini belirten Özyıldırım, “Mecmûadan Kitaba” ve “Gündelik Hayatta Mecmûalar” başlıklarıyla konuyu izah ederek mecmûa ve mecmûa anlamına gelen kavramların metinlerdeki kullanımını katılımcılara göstereceğini söyledi.
Tematik ve biçimsel açıdan büyük bir çeşitliliğe sahip olan mecmûaların böyle kısa bir toplantıda anlaşılamayacağını dile getiren Özyıldırım, yıl boyunca düzenlenecek olan mecmûa atölyesinde mecmûa kavramı ve türlerinin detaylı bir şekilde incelenecek olmasının çok faydalı olacağına vurgu yaptı. Bu noktada yıllardır yazmalarla ilgilenen bir akademisyen olarak konuşmasında meseleye giriş mahiyetinde birkaç noktanın üzerinde duracağını belirtti.
Kendi kanaatlerini ve tespitlerini katılımcılarla paylaşan Özyıldırım, konuşma boyunca söylediklerinin tüm mecmûaları kapsamasının mümkün olmayacağına dikkat çekerek konuyu ilgi alanı olan şiir ve edebiyat mecmûalarını merkeze alarak açıklayacağını da ekledi.
Öncelikle mecmûa kelimesinin çıkış noktasını konuşmak gerektiğini vurgulayan Özyıldırım, defter ve kitab kelimelerinin bunun için yol gösterici olduğunu belirtti. Birçok sözlükte deftere, dikilmiş kâğıt mecmûası denilmesi üzerinden kelimenin anlamına giriş yaparken mecmûa kelimesinin “bir araya gelmiş şeyler” anlamına geldiğini, bunun kitapla özel bir ilgisinin olmadığını, mecmûa ve mecmû’ kelimesinin her şey için kullanılabileceğini söyledi ve mecmûa, defter ve kitap arasındaki ilişkinin kökeni üzerinde durdu.
Akabinde Osmanlı kültürü içinde mecmûayla bağlantılı olan “Cönk, sefine, beyaz, tomar, cüzdan, ceride, divan, güldeste, müntehab, keşkül” gibi kavramları araştırmacıların dikkatine sundu. Bu kavramlardan cönk ve sefinenin uzunlamasına açılan mecmûalar olduğunu, aynı anlama gelen sefine için birçok Türkçe ve Farsça sözlüğün cönk anlamını verdiğini, beyaz kelimesinin de mecmûa anlamında kullanıldığını, dikilmemiş kâğıt topluluğu için kullanılan tomarın dikilirse defter ya da mecmûa olduğunu ve esas olarak cüzdan ve ceride kelimelerinin zaman zaman mecmûa anlamında kullanıldığını belirtti. Bunun yanı sıra divanlarda şairlerin şiirlerini seçme ve toplaması söz konusu olduğu için divanların da mecmûa olarak görülebildiğine dikkat çekti. Buna ek olarak güldeste ve müntehab kelimelerinin de bugünkü antoloji kelimesinin karşılığı olarak kullanıldığını ve keşkül kelimesinin de özellikle İran sahasında bu anlamda popüler bir kelime olduğunu söyledi. Mecmûalarla ilgili zikredebilecek bu temel kavramların arasındaki geçişkenliğe dikkat çeken Özyıldırım, üzerinde durduğu her bir kavramın şiirlerde kullanımına dair örnekler verdi.
Kavramları izah ettikten sonra mecmûa tipleri üzerinde duran Özyıldırım, son dönemlerde mecmûa tasnifiyle ilgili doyurucu yazılar çıktığını, farklı alanlarda çalışan akademisyenler tarafından mecmûaların tasnif edildiğini belirtti. Mecmûaların konularından bağımsız olarak tasnif edilebileceğini söyleyen Özyıldırım buna göre mecmûaların “şahsi defter hükmünde mecmûalar”, “seçki olarak hazırlanmış mecmûalar” ve “yapıştırma/ciltleme ile oluşmuş mecmûalar” olarak 3 şekilde tasnif edilebileceğini vurguladı. Mecmûalara dair yaptığı bu üç tür tasnifi neye göre ve hangi örneklerden hareketle gerekçelendirdiğini de açıkladı.
Bu üç mecmûa tipinin kataloglarda ve kütüphanelerde sadece mecmûa olarak geçtiğine ancak içerisinde birçok eser barındırdığına dikkat çekti ve bu tasnifteki her bir grubun alt dallarından bahsetmenin de mümkün olduğunu söyledi. Hem ekrandan paylaştığı örnekleri hem de bilfiil kendi getirdiği mecmuaları araştırmacılara gösteren Özyıldırım, verdiği örneklerle mecmûa kavramının araştırmacıların zihinlerinde kalıcı hale gelmesini sağladı.
Akabinde meselenin kavramsal çerçevesini çizen Özyıldırım, mecmûa kavramının şiirlerde kullanımının zihniyet dünyasına dair çok şey söylediğini vurguladı ve mecmûaların girişlerindeki şiirlerden örnekler vererek şiirlerde mecmûa kelimesinin kullanımına dikkat çekti. İlk olarak kâinatın bir mecmûa olarak düşünülmesine ve bunun da kitap olan mecmûa ile örtüştürülmesine dair örnekleri paylaştı.
Daha sonra kitap olan mecmûalardan bahsederek kitabın oluşma sürecine değindi. Cem’ – tasnif – te’lif – tedvîn – teclîd gibi bir akışla ortaya çıkan kitabın cem’ edilen bir şeylerden oluştuğu algısının yerleştiğini söyledi. Bu noktada Kuran’la mecmûa ilişkisine değindikten sonra mecmûanın kitapla olan bağından bahsetti.
Hayretî, Nefî, Şeyh Galib, Aşık Çelebi, Sehî Bey, Latîfî, Gelibolulu Âlî, Evliya Çelebi gibi isimlerden örnekler veren Özyıldırım, 16-17-18. yüzyıldan verdiği örneklerle müelliflerin mecmûa kelimesini ve mecmua anlamına gelen kelimeleri beyitlerinde nasıl kullandığını izah etti. Bundan yola çıkarak 15. Yüzyıl ve öncesi şairlerinin mecmûa kelimesini nadir kullandığına, kelimenin kullanımının 16. Yüzyıldan itibaren yaygınlaştığına vurgu yapan Özyıldırım, tarihsel süreç içerisinde bu kelimelerin anlam çerçevelerinin değiştiğini ve dönüştüğünü unutmamak gerektiğini vurguladı.
Son olarak gündelik hayatta mecmûanın karşılığına mercek tutan Özyıldırım, bu başlıkta mecmûanın bel ve koyunda taşındığını, mecmûaların prestij unsuru olarak kullanıldığını, tabiri caizse caka satma vasıtası olduğunu, mecmûaların hediye edildiğini, hat örneklerinin toplandığı bir mekan olarak karşımıza çıktığını ve resimli olarak hazırlanabildiğini birçok şairin beyitlerinden örneklerle açıkladı.
Sözlerine mecmûada kullanılan kâğıtlar, mecmûaların fihristleri ve mecmûanın hoş vakit geçirmek için kullanılması gibi mecmânın farklı özelliklerinden bahsederek son veren Özyıldırım, “mecmûamıza halel gelmesin” temennisiyle konuşmasını tamamladı.
Katılımcıların katkı ve yorumlarıyla nihayete eren konuşmada Hatice Aynur ve bazı araştırmacıların mecmûa ile ilgili yaptığı çalışmalara dikkat çekildi. Kimi katılımcılar da Ali Emre Özyıldırım’ın bu konuşmada paylaştığı mecmûa tasnifini bir yazı olarak görmek istediklerini belirtti.
Metin: Gülsüm Gülsev Şanver