İsmail E. Erünsal ile Söyleşi I: Yirmi İki Mürekkep Damlası (03.04.2021)

FSM Yazma Eserler Merkezi tarafından düzenlenen söyleşi serisinin ilki 3 Nisan 2021 tarihinde çevrimiçi platformda ilgili araştırmacıların katılımıyla gerçekleşmiştir. Program, Halil Solak’ın İsmail E. Erünsal ile Osmanlı Sosyal ve Kültür Tarihi üzerine yapmış olduğu söyleşinin çıktısı olan Yirmi İki Mürekkep Damlası kitabı üzerine olmuştur.

Programın moderatörlüğünü Halil Solak üstlenmiş olup açılış konuşmasını Berat Açıl yapmıştır. Açıl, sözlerine merkez bünyesinde gerçekleştirilmiş olan ve gerçekleştirilmesi planlanan çeşitli panel, okuma grupları, çalıştay ve konferansların tanıtımıyla başlamıştır. Solak’ın da kısa bir giriş konuşması yapmasının ardından söz Erünsal’a bırakılmıştır.

İsmail E. Erünsal, yazma eserler alanında çalışmalar yapan böyle bir merkezin kurulmasından duyduğu memnuniyeti ifade edip bu alandaki araştırmaların artması gerektiğini vurgulayarak sözlerine başlamıştır.

Söyleşinin ilk bölümünde Erünsal, II. Bayezid döneminde hazırlanan saray kütüphanesi kataloğunun tespiti, kataloğun kimler tarafından hazırlandığı, Osmanlı’daki kitap listeleri gibi hususlardan söz etmiştir. II. Bayezid dönemi saray kütüphanesi kataloğu üzerinde özellikle duran Erünsal, Osmanlı kütüphanelerindeki katalogların günümüzdeki gibi okuyucu için hazırlanmış kataloglar olmadığının, bunların demirbaş defterleri olduğunun altını çizmiştir.

Konuşmasının ilerleyen kısımlarında, kitapların saraylarda muhafaza edilme usullerine değinen Erünsal, saraydaki kitapların bilinenin aksine tek bir kütüphanede değil Hazine-i Amire, has oda, bodrum hazinesi gibi farklı yerlerde muhafaza edildiğini anlatmıştır. Bunun yanı sıra saraydaki kütüphanenin varlığı, kitapların sayısı, kitapların kimler tarafından okunduğu ile ilgili sorulara da yanıt vermiştir.

Söyleşinin ikinci bölümünde ise Halil Solak, İsmail E. Erünsal’ın Yirmi İki Mürekkep Damlası adlı eserinin başlıklarına değinmiş ve söyleşinin bu bölümünü “Bir akademisyen nasıl yaşamalı?” sorusu ile başlatmıştır. “Akademisyenlik mahrumiyettir” diyen Erünsal, akademisyenlik yolunu seçen kişinin mahrumiyeti kabul etmesi ve buna uygun şekilde yaşaması gerektiğini belirtmiştir. Bunun yanı sıra “Akademisyenin görevi bilgi üretmektir, bilgi nakletmek değildir.” diyerek günümüzdeki akademik çalışmaların bilgi nakletmek olarak değiştiğine dikkat çekmiştir.

Buna ek olarak akademisyenlerin sahip olması gereken özelliklerden bahseden Erünsal, bu özelliklerden birisinin de ‘sabırlı olmak’ olduğunu belirtmiştir. Uzun süren çalışmaların yanı sıra çok sayıda, titiz bir tarama ile sonuca ulaşmaktan dolayı özellikle arşivde çalışan kişilerin sabırlı olmasının önem arz ettiğini vurgulamıştır.

Erünsal, akademisyenliğin popülerlik beklemeden yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Bu ifadenin üzerine Halil Solak, “Akademisyen, popülerlik çizgisini nasıl ayarlamalı? Bu hususta eleştirdiğiniz ve tehlikeli bulduğunuz noktalar nelerdir?” sorusunu kendisine yöneltmiş ve bu soru üzerine Erünsal konuya açıklık getirmiştir.

Akademisyenlerin boş vakitlerini iyi değerlendirmesini vurgulayan Erünsal, kendisinin de boş vakitlerinde tereke okuduğunu belirtmiş, terekelerle bu kadar geç tanışmasının üzüntüsünü dile getirmiş ve terekelerden “geç fark edilen hazine” şeklinde söz etmiştir. Buna ek olarak tereke vb. arşiv malzemelerinden tespit edilen kayıtların bilgisayar ortamına dökülmesi gerekliliğini savunmuş ve kurumların böyle kolektif çalışmalar ve projeler yapmak yerine kitap basmalarını eleştirmiştir.

Akabinde Osmanlı’daki okuryazarlık ve Avrupa’daki okuryazarlık karşılaştırılması yapılmıştır. Erünsal, yapılan bu karşılaştırmaların doğru bir karşılaştırma olmadığını belirtmiştir. Osmanlı’nın ve Avrupa’nın sosyo-ekonomik durumu, matbaanın kullanımı, din ve mezhepler gibi hususlar üzerinden meseleyi izah etmiştir.

Söyleşinin son kısmında araştırmada objektiflik meselesi üzerinde duran Erünsal, “Hepimizin yetiştiği bir ortam var, okuduğumuz okullar var, çevremiz var. Onların etkilerini araştırmaya katarsak doğruyu bulamayız.” diyerek araştırma yaparken objektif olunması gerektiğini vurgulamıştır.

Berat Açıl, Sami Arslan ve Elif Sezer Aydınlı’nın soru ve katkıları ile devam eden söyleşi, katılımcılardan gelen soruların cevaplanmasıyla sona ermiştir.

Metin: Sena Emanetoğlu

Programın video kaydına ulaşmak için tıklayınız.