''Mecmûa Atölyesi'' Başarıyla Tamamlandı

Kuruluşundan bu yana yazma eserler ve kitap kültürü üzerine çok sayıda program düzenleyen Yazma Eserler Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin 22 haftadır sürdürdüğü "Mecmûa Atölyesi" değerlendirme toplantısıyla sona erdi.


Yazma Eserler Uygulama ve Araştırma Merkezi, kuruluşundan itibaren yazma eserlere dair birçok konferans, sempozyum ve program gerçekleştirdi. 2021-2022 yılları arasında gerçekleşen metin dışı unsurların tartışılıp, konuşulduğu “Kuyûdât” atölyesinden sonra 21 Ekim 2022-18 Mart 2023 tarihleri arasında Yazma Eser Kültürü Atölyesi’nin ikincisi olan “Mecmûa” atölyesi düzenlendi. Atölye, 22 haftalık oturumların ardından değerlendirme toplantısı ile sona erdi. Atölye, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nden Sami Arslan ile İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Mehmet Arıkan’ın moderatörlüğünde, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin Ayasofya Yerleşkesi’nde gerçekleşti. Akademinin birçok uzman ismiyle yapılan toplantılarda, mecmûa kavramının yanında keşkül, sefine yahut kırkambar gibi mecmûa anlamında kullanılan kavramlar, mecmûa kapsamına girebilecek eserler ve mecmûanın türleri ayrıntılı bir şekilde konuşulup incelendi.

Uzmanlar Katıldı

Atölyenin açılış konferansında Ali Emre Özyıldırım “Mecmûaya Giriş” başlıklı konuşmasını yaparken atölye süresince Nazlı Vatansever, Ensar Karagöz, Ahmet Tanyıldız, Volkan Arslan, Fatih Köksal, Şükrü Özen, Mustafa Çıpan, Süleyman Kaya, Abdullah Uğur, Ayfer Karakaya-Stump ve Büşra Sıdıka Kaya tarafından sunumlar yapıldı. Bu toplantılarda mecmûanın türlerinin her biri üzerinde ayrıntılı bir şekilde duruldu. Atölyenin olağan oturumlarının dışında bir de mecmûa konferansı düzenlendi. İhsan Fazlıoğlu’nun konuk olduğu konferansta Fazlıoğlu, bir matematik mecmûasıyla tanışma hikayesini ve mecmûanın oluşum sürecine dair edindiği bilgileri dinleyicilerle paylaştı.

Mecmûa Kavramları ve Türleri İncelendi

Şiir, fetva, münşeat, güfte, fevaid, sakk, dua/evrad ve buyruk türü mecmûaların incelendiği atölyede; bu mecmûaların nasıl tanımlanabileceğine, mecmûalarda hangi bilgilerin olabileceğine ve mecmûalara nasıl yaklaşmak gerektiğine dair yaklaşımlar sunuldu. Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi üzerinde çalışmalarını devam ettiren Nazlı Vatansever’in konuk olduğu ilk haftada mecmûa literatüründe hangi çalışmaların yer aldığından bahsedilirken; ikinci haftada Ensar Karagöz ile mecmûa kavramları üzerine konuşuldu. M. Fatih Köksal, mecmûanın hem şiirde geçen halleri hem de mecmûanın keşkül, kırkambar ve sefine gibi isimlerle anılması ile ilgili bilgiler aktarırken, kendi koleksiyonundaki mecmûa ve cönk tarzı yazmaları katılımcıların incelemesine sundu. Köksal, yönetmiş olduğu MESTAP Projesi (Şiir Mecmûalarının Sistematik Tasnifi Projesi)’nin çıktılarını katılımcılarla paylaştı ve bu proje sürecinde ne gibi durumlarla karşılaştığını anlattı. Bu proje bağlamında şiir mecmûalarıyla ilgili hazırlanan tez ve makalelere vurgu yaparken bu gibi çalışmaların nasıl yapılması gerektiği üzerinde de durdu.

Dünden Bugüne Mecmûa

Şükrü Özen, fetva mecmûaları bahsinde bir fetva mecmûasının nasıl oluşabileceği ile ilgili bilgileri aktarırken öncelikle bu fetvaların her birinin kişisel birer kağıt olduğunu, başkalarının eline geçmesiyle derlenen bir eser hüviyetini kazandığını vurguladı. Tek bir şeyhülislamın fetvalarının yer aldığı yahut fetvaların dağınık bir şekilde derlendiği fetva mecmûalarının birbirine yapıştırılarak oluşturulduğunu söylerken, her bir şeyhülislamın fetvasının tuğraya benzer imzalar ile birbirinden ayrıldığı üzerinde durdu. Bu şekilde şeyhülislam mecmûalarını öğrencilerinin mi fetvahane çalışanlarından birinin mi derlediğini anlamanın mümkün olduğunu belirtti. Mehmet Arıkan; hem Taşköprülüzâde Ahmed Efendi’nin Şakaik adlı eserinden hem de Katip Çelebi’nin Keşfu’z-Zünûn’undan örneklerle hangi eserlere mecmûa denildiğini ve mecmûa kavramı ile neyin kast edildiğini eserlerden örneklerle dinleyicilerle paylaştı. Süleyman Kaya ise, yazmış olduğu makalenin hikayesiyle başladığı konuşmasına, konuyla nasıl tanıştığından, bu konuya nasıl eğildiğinden ve makalesinin yayım sürecinden bahsederken; sakk mecmûalarının neler barındırdığını dinleyicilere aktardı. Özellikle şer’iyye sicilleri ve vakfiye çalışanların yanında kendi döneminde Osmanlı kadılarına rehberlik niteliği taşıyan Sakk mecmûalarının aynı zamanda İlm-i Sakk ismiyle ders olarak okutulduğundan bahsetti. Nurdan Şahin’in İsmail Hakkı Bursevî’nin kişisel mecmûalarını anlattığı sunumda ise; Bursevî’nin telif ettiği mecmûalar konuşuldu. Bursevî’nin kişisel mecmûalarında, neleri kaydettiği, çocuk sayısı, tefsirini kaleme aldığı sırada yazmış olduğu notlar gibi birçok bilgiyi içerdiği, kaleme aldığı mecmûanın aslında Bursevî’nin dünyasına açılan bir pencere olduğu anlaşıldı. Büşra Sıdıka Kaya’nın sunumu, Osmanlı öncesi ve Osmanlı dönemine denk gelen Memlük geleneğiyle ilgiliydi. Bu sunumda İslami ilimlerin neşet etmesinden sonra Memlük coğrafyasında mecmûanın oluşumu ve mecmûa kavramının ifade ettiği anlam üzerine konuşuldu. Memlük mecmûalarının Osmanlı mecmûalarından farklı olduğu, bu durumun müelliflerin eserlerine mecmûa ismini vermesiyle bir ilgisi olduğu fark edildi.

Atölye Katılımcıları da Sunumlar Yaptı

Uygulama haftalarında atölye katılımcıları, kurum tarafından belirlenen mecmûaların tanıtımını ve incelemesini gerçekleştirdi. Bu üç uygulama haftasında Beyzanur Topçuoğlu, Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 1453; Feyzanur Şaşmaz, Ayasofya 4832; Meryem Cengizoğlu, Topkapı Sarayı Müzesi Yazma Eser Kütüphanesi 1878; Özgen Felek, Koç Üniversitesi Salim Erel 330; Yunus Aktı, Süleymaniye Kütüphanesi Fazıl Ahmed Paşa 1596; Esra Bembeyaz, Süleymaniye Kütüphanesi Şehid Ali Paşa 1073; Özgen Felek, Beinecke Rare Book and Manuscript Library, Turkish MSS 51; Nesibe Yazgan, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler TY 247; Ümit Vural, Süleymaniye Kütüphanesi Darülmesnevî 234 numaralı mecmûalara dair sunumlar yaptı. Bu sunumlarda bir mecmûaya nasıl yaklaşmak gerektiği ve bir mecmûanın araştırmacıya neler sunduğu görülmüş oldu. Özellikle kişisel mecmûalarda yer alan bilgiler olmadan, yapılan araştırmaların da ne kadar eksik çalışmalar olacağı gözler önüne serildi. Osmanlı’nın erken dönem ulemasından Şeyhülislam Sadi Çelebi’nin kendisinin kaleme aldığı anlaşıldığı mecmûa ile döneminin gündemde olan haberlerini, dolaşımda olan kitap ve bilgileri görmek mümkün oldu. 

Çalışmalar Devam Edecek

Tüm bu oturumlarda XVI. yüzyıl Osmanlı ulemasının bir eser yazarken, ders verirken ve yahut fetva verirken hangi kaynaklardan yararlandığını görebilmenin ancak bu gibi yazma eserlerle mümkün olduğu fark edildi. Bunun yanı sıra, mecmûa tipolijisinin aslında tek bir tane olmadığı, bu yüzden mecmûada sınıflandırmanın kendi içerisinde çok sayıda zorluk barındırdığı görüldü. Bu yönüyle “Mecmûa Atölyesi”, Kuyûdât Atölyesi’nden sonra uzun süredir üzerine düşünülmeyen ve üzerine düşünülmesi gereken bir olguyu Yazma Eserler Merkezi aracılığıyla katılımcılara sağlayan bir program olarak kayıtlara geçti. 

Metin: Yunus Aktı